The OA: Farklı bir hikâyeye farklı bir bakış açısı

1481869790_oa

Netflix’in 2016’nın son günlerindeki bombalarından biri The OA oldu. Dizi farklı, değişik bir hikâyeyi yine farklı bir dille anlatmayı vadetse ve bunu ilk birkaç bölüm sürdürse de, sonlara doğru karmaşıklaşıp, en sonunda beklentiyi pek karşılamıyor.

NOT: Yazının devamı seyir zevkinizi kaçırabilecek bilgiler içerebilir.

Hikâye, 7 yıl önce körken kaybolan Prairie adlı bir kızın, bu 7 yılın sonunda birden ortaya çıkması ve görme yetisini kazanmasıyla başlıyor. Ancak 7 yılın sonunda mı, yoksa o 7 yılın içinde mi görüş kazanıyor, burasını bilmiyoruz. Bulunup hastaneye kaldırıldığında ailesiyle buluşuyor ve adının The OA olduğunu söylüyor. Zaten ileriki bölümler boyunca bu adı sık sık duyuyoruz, fakat ne anlama geldiğini uzunca bir süre bilemiyoruz.

1. bölüm, kurgusu ve anlatım tekniğiyle farklı olduğunu gösteriyor ve izleyiciyi kendine çekmeyi başarıyor. Örneğin jeneriğin 1. bölümde sondan başlaması izleyiciye “Hikâye daha yeni başlıyor” izlenimi veriyor.

Gizemli hava, Prairie’nin genç yaşlı bir grubu çevresine alıp onlara olan biteni anlatmasıyla devam ediyor; kız, kaybolmadan önce nasıl bir hayatı olduğunu anlatmaya başlayıp, kaybolduğu sırada neler yaşandığını bir bir anlatıyor. Körken Dr. Hunter Hap adlı bir adam tarafından fark ediliyor ve onun körlüğünü iyileştirmeye yardımcı olmak vaadiyle Prairi’yi yanına alan Hap, onu kaçırıp evindeki deney yaptığı bodrum katına hapsediyor. Gizem burada da bitmiyor – aynı bodrum katındaki, birbirine bağlı altıgen şeklindeki cam hücrelerde başka denekler de var. Ve hepsinin ortak bir paydası var: ÖYD yani Ölüme Yakın Deneyim yaşamış kişiler. Hap’in onlarla ilgili amacı da yine ileriki bölümlerde ortaya çıkıyor. Bu süreç içinde, Prairie’nin nasıl görme yetisini kazandığını, ailesinin yanına nasıl döndüğünü ve amacını öğreniyoruz.

Dizi hem mistik, hem de dinsel öğelerle bezeli. Bunlar tabii -özellikle dinsel olanlar- çok kör göze parmak değil; daha çok mucizelerle ilgili. Mesela Prairie’nin küçüklüğünde nasıl kör kaldığı apayrı bir mistik hikâyeye sahip. Bunların yanı sıra, dizi çoğunlukla, “Sonra ne olacak?” hissiyatıyla devam ediyor; bir sonraki bölümde ne olacağını, olayların nereye bağlanacağını merak ediyorsunuz.

Fakat dizideki karakterler bana biraz zorlama geldi. Ayrıca ana hikâyeye aşırı bir bağlılıkları da yok. Hikâye de sürekli değişen bir kurguyla ilerlediği için, bir şimdiki zaman, bir geçmiş zaman diliminde olayları takip etmek bazı izleyiciler için karışık gelebilir.

Bunların ötesinde, dizide sürekli “Eee?”, “Dur bakalım nereye bağlanacak?” hissiyatıyla ilerliyorsunuz; ancak ilk 3-4 bölümün yakaladığı havanın kalan 4 bölümde bozulduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Olayların açıklanması yerine, daha fazla karmaşık durumlar ortaya çıkıyor. Hikâyenin içinde beni çeken nokta; ölüme yakın deneyimler, ölümden sonraki hayatta kişilerin gittikleri yer ve yaptıkları şey ve bunların bir anlamı olup olmadığıydı. Mesela Dr. Hap sürekli deneklerine ÖYD yaşatıp onların gittikleri yer ile ilgili (5. boyut? Çoklu boyutlar? Birden fazla evren?) rapor tutmaya ve ve ölümden sonraki yaşantının hayali bir yer olmayıp, oraya gidilebileceğini tespit etmeye çalışıyor. Fakat, gitti mi, gidecek mi, orada ne var, oraya ulaştıklarında ne olacak, Prairie (nam-ı diğer The OA) oraya gidip denek arkadaşlarını kurtarabilecek mi diye sorgulayıp dururken, bütün bunların havada kalması ve son bölüm, en azından benim için, hayal kırıklığı yarattı. Yani güzel bir hikâye, güzel bir malzeme kullanılıp kullanılıp, çokça da gizeme başvurularak devam ettirilip öylece bırakıldı gitti.

Dizinin şimdilik 2. sezonunun olup olmayacağı bilinmiyor, yani elimizde tek sezonluk bir mini dizi var. Eğer 2. sezonu gelmeyecek olursa, bir ton soru havada kalacak demektir. Kaldı ki o finalle de çok bir yere bağlanabileceğini düşünmüyorum.

Mistisizme, ölüme yakın deneyim, ölüm sonrası yaşama, ya da en basitinden gizeme hevesiniz, ilginiz varsa 8 bölümlük bu diziyi rahatlıkla izleyebilirsiniz. Ancak ilk 3-4 bölümün yarattığı o büyülü havaya kapılıp çok süper veya ilginç bir şey beklememekte fayda var.

Dizinin Rotten Tomatoes puanı (eleştirmenler + izleyici) %72 iken, Metacritic puanları (beni şaşırtmayan biçimde) eleştirmenler %61, izleyiciler de 6.7 şeklinde. Diziyi yazan iki beyin ise, biri dizinin başrol oyuncusu ve aynı zamanda yapımcısı da olan Brit Marling, diğeri ise Zal Batmanglij.

Yorum bırakın